Sinemada Okşadım Konutta Becerdim

İzmir’e Yerleşme mi Yerleştirme mi

Merhabalar, ben Cenk. Hikayeme başlarken kendimi tarif edeyim azıcık. 1,85 cm boy, 77 kilogram, ela gözlü, dalgalı kahverengi saçlı, 40 yaşında bir mimarım. Eşimi ikiz kızlarımı doğururken kaybettiğimden beri, 15 yıldır bir daha da evlenmedim. İşlerim gereği ülke çapında tanınan, çok sık seyahat eden, keyifli, sosyal, çevreyi tarafından çok sevilen birisiyim. Hanım dostlarım çok seksi, çapkın, karşı konulmaz, centilmen ve iblis tüyü sahibi olduğumu, erkek dostlarım da ‘Zevk pezevengi’ olduğumu söylerler.

Dünyayı ve ülkeyi baştanbaşa dolaşmaktan, farklı kültürleri tanımaktan dolayı yemek ve alkol kültürüm çok gelişmiştir. Tabi bunun yanında iyi giyinmeyi, nitelikli yaşamayı da ayrıca severim. İş hayatıma 17 yaşımda İstanbul’a Mimarlık okumaya geldiğimde başladım ve o gün bu gün 23 yıldır piyasa da çok şey kazandım. Kızlarım eğitimini İngiltere’de özel bir mektepte sürdürüyorlar. Ora da tatil kumpası farklı olduğundan ve benim de sıkça seyahatlerimden dolayı en iyi ihtimalle ayda 2 kere konuşabiliyoruz.

İş merkezim İstanbul’daydı. Ta ki 5 sene evvel İzmir’de 5 yıldızlı bir Otelin ince işleri ve dekorasyonunu alana kadar. İş bir sene sürecek kadar büyük olunca İzmir’e geçici bir Ofis açmak istedim. Askerliğimizi birlikte yaptığımız Emre arkadaşım İzmir’de Emlak Ofisi sahibi olduğu için hemen aradım. Bana Alsancak’da en üst kat ve mümkünse terası olan bir ofis ile Sahil Konutlarında bir Villa bulmasını rica edip, 3 gün sona İzmir’de olacağımı söyledim. 3 günde personellerimi, kalan işlerimi, mobilya ve mermer atölyelerimi organize edip uçağa sıçradım. Havaalanında beni Emre’nin sürücüyü karşıladı. VIP bir minibüs ile Emre nin ofise geçtik.

Ofise girerken Ayça ile kapıda karşılaştık. Ayça Emre’nin eşi. Ayça da benimle aynı mektepte Peyzaj Mimarlığı okurken tanışmış, bir süre Flört etmiş, çok hoş bir seks hayatı paylaşmıştık. Daha sonra o Kanada’ya mastır yapmaya gitmiş, ben rahmetli eşimle tanışmıştım. Benim düğünüme Emre ve Ayça da gelmişti. Ayça ayrıca eşimin de dostuydu. Düğünde Emre ve Ayça tanıklarımız olduktan sonra kaynaşmışlar ve 2 sene sonra da onlar evlenmişti. Kapıdan içeriye sarmaş gez girdik Ayça ile. Emre’nin odasına geçtiğimizde kanka ile sarmaş gez olup 6 aydır görüşmemiş olmanın etkisiyle şakalaşıyor, hasret gideriyorduk. Emre benim Ayça ile ilişkimi öğreniyordu. Askerdeyken de Emre ile yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmediği gibi, tam taburun lojmanlarında tadına bakmadık kimseyi vazgeçmemiştik da. Bazen grup yaptığımızda acayip ritim yakalatır, muhteşem zevkler alırdık. Tabi bizimle olan Hanımlar da öyle.

10-15 dakika sonra Emre ye bana bir şeyler bulup bulamadığını sordum. O da, “Didem sana dayanakçı olacak üstat.” dedi. “Didem kim?” diye soruyordum ki, arkamdan bir ses, “Benim.” deyiverdi. Geçip karşıma oturan 22-23 yaşlarında, 1.70 boylarında, çıtı pıtı, mavi gözlü, esmer bir bomba, “Nasılsınız Cenk Bey?” diyerek mevzuya girdi. Kısa bir afallamışlıkla elini sıkarken gözlerimi de üzerinden ayıramıyordum. Didem bir iki seçenek bulduğunu, beni dolaştırıp karar vermemi sağlayacağını söyledi. “Süre kaybetmeyelim…” dedim. Ayça, “Bu akşam seni bize yemeğe bekliyoruz, sakın gerekçe bulma!” dedi. “Peki!” diyerek ayrıldık. Otomobilde Didem TV’ye bir tanıtım CD’si koyarak gideceğimiz Ofisler ve Villalar ile alakalı görsel sunum yapmaya başladı. Kısa bir süre içerisinde ilk gösterdiği Ofise “Gidelim, fena görünmüyor!” dedim. 10 dakika sonra taşıttan indik ve 7 katlı binanın asansörüne bindik.

Ofisin kapısını Didem açarken, tek parça Şile Bezi beyaz elbisesinin içerisinden sütun gibi bacakları ve şekilli yuvarlak kalçaları kapıdan sızan gün ışığı ile ortaya çıkmış ve ben bu manzaraya takılmıştım. Didem de kendisine baktığımı ve araştırdığımı görüyor, ama resmiyeti de bozmuyordu. Ofisi çok sevdim. Kısa bir iki ölçüm yaparak kafamda nasıl ve ne ile yerleştireceğime de karar vermiştim. Didem de kaçamak gözlerle beni izliyor ve takip ediyordu. “Tamam Didem, yakalayalım burayı!” dedim. Kapıdan çıkarken Didem’in ayağı pervaza takıldı ve sendeledi. “Off!” diyerek acı belirtti. “Aman!” diyerek düşmesine mani oldum. “Birşeyim yok.” diyordu ama, eğilip baktığımda orta parmağının kızardığını gördüm. Ayakkabısını çıkardım ve parmağının kırılıp kırılmadığını hakimiyet ettim. Sadece vurmanın etkisi ile canı yanıyordu. Alta indiğimizde o arabaya yöneldi, ben ise köşedeki Eczaneyi fark edip oraya yöneldim ve “Beni azıcık bekleyin.” dedim. Döndüğümde elimdeki kremi görünce çok afalladı. Hafif masaj yaparak kremi parmaklarına ve bileğine yedirdim. Didem bir yandan bana bakıyor, bir yandan da, “Lütfen Cenk Bey siz zahmet etmeyin.” diyordu.

Bu arada vasıta bizi tutmayı düşündüğümüz Villaya götürdü. Güvenlik bizi içeri alırken ben taşıttan inip yürüyerek gelmek istediğimi söyledim. Didem bana eşlik etmek istedi, ama “Siz arabayla gidin, ben sizi bulurum.” deyip yasakladım. Site 8 Villalı, denize sıfır, birbirinden peyzaj ile dağılınmış, çok lüks bir konumdaydı. Didem taşıttan inmiş beni beklerken ben de dolaşarak yanına gittim. “Site hoş, Villanın içi de hoşse bu iş tamam!” diyerek, kapıyı açmasını istedim. İçeri girdiğimizde 6 odalı, geniş salonlu, her odasının banyolu olduğunu, sauna, havuz, şarap mahzeni, müştemilat olduğunu da bildim. İkinci katı da süratlice dolaşıp, “Tamam Didem, burayı da yakalayalım!” dedim. “Hayret!” dedi birden. “Neden böyle söyledin?” deyince, “Emre Bey sizin güç hoşlanan, seçici, titiz olduğunuzu söylemişti, ama aksine kararlı, ne istediğini bilen birisiniz, bu surattan donakaldım.” dedi.

Ben de gülümseyerek, “Başka birşeyler de söyledi mi?” dedim. “Evet, çok çapkın olduğunuzu, aynı zaman da bayanların size karşı koyamadığını filanda söyledi.” dedi. “Peki, sen ne düşünüyorsun?” dedim. “Çapkınlığınızı bilemem ama ben yakışıksız bir şey sezmedim.” dedi. Ben de, aslında iyi çalışarak benim hoşlanacağım yeri bütün isabetli seçtiğini, işini iyi yaptığını söyleyerek ona kompliman yaptım. Villanın mahzenine dik ve dar bir merdiven sistemi ile iniliyordu. Gerçekten profesyonelce yapılmış, taşından harcına, ahşabından metaline kadar nitelikli malzeme kullanılmıştı. Mahzenden çıkmak için merdivenlere yöneldiğimizde, Didem önde ben arkada, bacaklarına ve şekilli, yuvarlak hatlı bedenine bakarak ilerliyorduk ki, Didem dengesini kaybetti. Hemen belini yakaladım ve devrilmesini yasakladım. Didem, “Çok pardon Cenk Bey, bugün sakarlığım üzerimde.” dediyse de ben, “Bitkinliktendir filan…” diyerek geçiştirdim.

Emre’nin Ofise dönmek için taşıta binerken telefonum çaldı. Arayan asistanım Aslı idi. Ben telefonda, “Merhaba canım, tamam hayatım, iyi düşünmüşsün tatlım…” diye Aslı’ya hitap ettikçe Didemin gözler bana dikilmiş, meraktan çıldırır bir biçimde beni izliyordu. Telefonu kapattığımda, “Eşiniz mi?” diye sordu Didem. “Evli değilim.” dedim. “O zaman kız dostunuz herhalde?” dedi. “Hayır kız dostum da yok.” dedim. “Peki kiminle bu kadar samimi konuşuyorsunuz ki?” dedi. Ben de, “Asistanım.” dedim. Didem azıcık tebessümle karmaşık, “Asistanınızla çok yakınsınız sanırım?” diye imalı imalı konuştu. Ben de, “Evet, ismi Aslı ve inan dediğin gibi çok yakınız.” dedim. “Çapkın olduğunuzu zati söylemişlerdi, donakalmamak gerek.” dedi Didem. Ben ise, “Aslı Asistanım ama, aynı zaman da da yeğenim.” dedim. Donakalan Didem nasıl özür dileyeceğini donakalıp mahçup oldu.

Emre’nin yanına vardığımızda olanı anlattım ve lüzumlu operasyonların yapılması için Aslı’yı aramalarını ve onunla resmi işleri çözmelerini istedim. Didem’e çok teşekkür ederek, Emre’den izin istedim ve akşam buluşmak üzere ayrıldık. Uçak yolculuğu ve Emlak bulma işi beni yormuştu. Ama aklım da Didem’de kalmıştı.

Otelime vardığım da duş alarak yatağa uzandım ve hemen Ayça’yı aradım. Emelim akşam yemeğine Didem’i de çağırması güzergahındaydı. Ama Ayça, “Vazgeç şimdi Didem’i, seninle tanışmak için yanıp alevlenen genç bir meslektaşın var, aynı zaman da benim de kuzenim!” dedi. “Ayça yapma ne olur, başka zaman…” filan desem de söz dinletemedim. Bir iki saat odamda dinlendikten sonra, keten ekiplerimi giyerek lobiye inmiştim ki, sürücünün beni kapıda beklediğini gördüm. 10 dakika sonra Emre’nin Villasına varmıştık. Onların konutu da Sahil Konutlarında ama bana 2 sokak uzaktaydı. Bu arada, Emre’nin babası İzmir’in sayılı eşraflarındandır.

Ayça ve Emre beni Esra ile tanıştırdılar. 24-25 yaşlarında, 1.70 den uzun duran, ince hatlı, uzun kumral saçlı bir kızdı Esra. Emre havuz başına davet etti. Yemek evvelsi konuşurken bir yandan da Bourboun yudumluyorduk. “Üstat geçen gelişinde getirdiğin Maker’s Mark Bourboun bu, anımsadın mı?” dedi Emre. “Evet, bu Bourboun’u alabilmek için 3 saat sıra beklemiştim, Manhattan ayazında, onu anımsadım şimdi…” dedim, gülüştük.

Ayça bana dönerek, “Cenk, kuzenim Esra da bizim mektepten mezun oldu, Fransa’da da master yaptı, bir yıldır beraber benimle çalışıyor. Özel tasarım mobilya mevzusunda uzmanlaştı…” diyerek Esra’nın kim olduğunu anlattı. Esra çok alımlı, doğuştan şuh, bütün anlamıyla erkeklerin başını döndürecek biçimde oturan, kalkan, konuşan bir kızdı. Beni 5 yıldır basından takip ettiğini, çalışmalarımı hayranlıkla izlediğini filan anlattı. Artık masaya geçmiştik, mezeler, salata, Kalamar, Ahtapot bütün istediğim gibi hazırlanmış bizi bekliyordu. Emre, “Üstat şarabı sen seçersin, benimle dalga geçmeyesin diye sana vazgeçtim o işi.” dedi. “Estafurullah dostum.” dedim. “Gel mahzenden seçelim, hem de koleksiyonumu bir görürsün.” dedi.

Mahzene indiğimizde, “Günün nasıl geçti?” diye sordu. “Çok güzeldi, Didem de çok hoş bir kız, keşke bu akşam o da olsaydı.” dediğimde, “Oğlum boş ver şimdi Didem’i, Esra sana resmen aşık, bu akşam azıcık ilgilensen hemen yatağına girecek gidişatta!” dedi. “Yahu Ayça ne der?” diyordum ki, Emre güldü, “Ayça daha geçen gün geleceğini dinlediğinde bunu tasarladı, her şey hazır başka bir deyişle!” dedi. “Balık olarak ne var?” diye sordum. Dülger balığı ve kocaman Barbun olduğunu bilince, beyaz şarap seçmek istedim. Bu arada Emre, “Çok şanslısın üstat, Esra’ya ben de asılıyorum, ama bir cinsli yatağa atamadım! Hatta geçen hafta Ayça, Esra ve ben tekne ile Çeşme’den Yunan Adaları yapalım diye bir haftalığına çıktık, Ayça da Esra’yı aramıza almamıza olur verdi ama, Esra bize katılmadı. Ama bu gece seninle olmak için yanıp alevlenirken, bakarsın gecenin sonunda birlikte olabiliriz!” dedi.

Ayça ve Emre’nin çocukları olmuyordu. Sorun sanırım Ayça’da olduğundan ve Emre’nin ailesi de çocuk istediğinden bu mevzu sorun oluyor, ama yönet ediyorlardı. “Bakarız dostum. Biliyorsun sipariş seks beni bozar, gecenin ilerleyen saatlerinde etrafa göre davranırız.” dedim. Şarabı seçip yukarı çıkarken merdivenlerde Emre söze girdi, “Ayça geçen gece senin ismini sayıklıyordu rüyasında üstat.” dedi. Ben de, “Dostum kıskandın diyeceğim ama, senin böyle bir mizacın olmadığını öğreniyorum, siz evlendiğinizden beri belki 4-5 defa birlikte olduk zati sen, Ayça, ben ve değişik kızlarla. Sorun nedir?” dedim.

“Yok üstat sorun değil, azıcık Ayça’ya da alaka gösterirsen, ben de Esra’yı sikebilirim diye umut ediyorum ve hatta bakarsın bir çocuk yaparız diye de düşünüyorum.” deyiverdi. “Anlaşıldı dostum dedim, senin tezgâh muhakkak oldu, yaparız bir kıyak!” dedim. Didem’in erkek dostu olup olmadığını sordum, “Vardı ayrıldılar. Korkma ben Didem’i zati sikiyorum, sıra sana da kazanç. Hem onun gece hayatı ve dostları da süratlidir, sana çok kapı açar!” dedi.

Masaya oturduk, şarabı ben servis ettim. Esra bir yandan atıştırırken bir yandan da yurt içi yurt dışı yaptığım işeri takip ettiğini muhakkak edercesine sorular soruyor, İzmir’de yapacağım meşhur otel dolayısıyla İzmir’li mimarların beni kıskandığını, haset ettiklerini filan anlatıyordu. Ben de Ayça ve Esra ya bu proje de birlikte çalışmayı önerdim. Nasılsa birilerine lüzumum olacaktı. Sevinerek kabul ettiler. “Detayları daha sonraya vazgeçelim, iş konuşmayalım.” dedim. Gece yarısına kadar eski günlerden, Ayça ile benim aşk serüvenlerimden, Emre ile tanışmalarından filan bahsederek süre geçirdik. Ben deniz kenarına Kamelya’ya gitmeyi önerdim. Masadan kalkarken Esra’ya kolumu uzattım ve koluma girdi. Bana yaslanarak yürüyorduk. Bir yandan da Esra ile samimileşmiş, özel mevzulara girmeye başlamıştık. Esra sarih sarih beni çok hoşlandığını muhakkak ediyordu.

Kamelya’ya yayıldık, dolunaya yakın bir ay, rüzgârsız ve sarih bir gece de sohbet ediyorduk. Esra bana iyice smektepmiş hafif hafif kolumu okşayarak sohbete katılıyordu. Ayça Emre’ye sırtını yaslayıp, bacaklarının arasına girmiş biçimde oturuyordu. Emre, “Şaraba devam edelim mi, yoksa daha sert bir şeyler mi içeriz?” diye sordu. Ben, “Hanımlar karar versin.” dedim. Esra, “Şaraba devam edelim.” dedi, Ayça da onayladı. “Peki, ben mahzende gördüğüm siyah Moldova şaraplarından alıp geleyim.” dedim.

Emre, “Üstat hizmetlileri dinlenmeye gönderdim, mahzenin anahtarı ve kadeh için ben de geleyim.” dedi. Ayça ise, “Sen dur, ben hem onları verir hem de üzerimize şal alırım, ben gideyim.” dedi. Ayça ile beraber Villaya doğru yürümeye başladık. Bana yolda, Esra’yı nasıl bulduğumu sordu. “Güzel ve kültürlü bir kız.” dedim. “Çıkmayı düşünürmüsün?” dedi, “Ayça beni biliyorsun, ben birileri ile sürekli bir ilişki yaşamam, ama dostluk edebiliriz. Şayet Esra usuna bu cins bir birliktelik getirmiyorsa, bana uyar.” dedim. O da aynen benim dediğim gibi olduğunu söyleyerek beni onayladı. “Sen nasılsın?” dedim Ayça ya, o da Emre nin ve ailesinin çocuk ısrarı hariç gayet iyi olduklarını söyledi. “Sorun kimde, ya da nedir?” diye sordum. Ayça, “Bende…” dedi. “Neyin varmış senin?” diye sorduğumda, hamile kalabildiğini, ama hamileliğinin ilk 3 ayında düşük yaşayıp bebekleri düşürdüğünü söyledi.

Mutfağa girdiğimizde boynuma sarılıp ağlamaya başladı. “Ne yapayım ben Cenk, bana yol göster!” dedi. Ben de, “Düşünürüz bir yolunu… Esra senin kuzenin, sizin için bir bebek doğurmayı kabul eder mi?” diye sordum. “Biz bunu Esra ile konuştuk, o olur dedi ama, bebeği benim doğurduğumu nasıl ayarlayıp bizimkilere yutturacağız, onu öğrenemedik.” dedi. Ben de, “Hamile kalınca hekim tavsiyesi ile yurt dışında bir merkez de korunak doğum sürecini geçireceğini anlatırız ailene, orada rahatsız edilmeden Esra doğumu yapar, siz bebeği alır kazançsiniz.” dedim.

Gözleri ışıldadı ve dudaklarıma yapışıp uzun uzun beni öptü. “Kızım dur, zati ara ara usuma geliyorsun, sikim kazık gibi oluyor, şimdi sırası değil!” dedim. “Bana ne, umurumda değil!” dedi. Hafif hafif ayakta sevişiyorduk. Ben Ayça’nın kulağına, “Bu gece bütün sırası, istersen dördümüz birarada bu işi tasarılarız.” dedim. Ayça, “Sanırım Esra hamile kalamaz bu günlerde, zira adeti yeni bitti, biliyorum.” dedi. “Olsun, başlangıç olur.” dedim.

Ayça yukarı şal almaya çıktı, ben mahzenin anahtarını aldım alta indim. Ama mahzenin kapısı sarihti. İçeriden de inlemeler geliyordu. Kafamı uzattığımda baktım ki, Emre’nin sürücüyü, bize yemekte servis yapan Ukraynalı hizmetçi kızı kanırta kanırta sikiyor. Hiç istifimi bozmadan yanlarına gittim. “Rahatsız olmayın.” diyerek alacağım şarapları alıp kapıya yöneldim. Sürücü peşimden koşup, “Beyim ne olur bağışlayın, hem evliyim, hem de Emre bey beni kovar, işsiz kalırım, bu malikânede ben, karım, Üniversite’de okuyan kızım, bahçe işlerine bakan oğlum ve gelinim, birlikte çalışıyoruz.” diye yalvarmaya başladı. “Rahat ol Remzi Efendi, benim ağzımdan bir şey çıkmaz, ama sen de daha dikkatli ol!” dedim. Derlenen hizmetçi kız da yarım yamalak Rusçasıyla özür dileyip bizi beklemeden sıvıştı.

Ben yukarı çıktım Ayça’ya seslendim, ama yanıt alamadım. Yukarı kata çıktım, bir odadan ışık geliyordu. Kapıdan bütün girecektim ki Aslı’da çıkmaya çalışırken çarpıştık. Bana sarıldı ve “Hadi inelim, süre kaybetmeyelim.” dedi. Merdivenlerden inerken sürekli kalçalarını sıkıştırıp arada da öpüyordum. Sarmaş gez sahile inerken sürekli şakalaşıyorduk. Esra ve Emre, “Nerede kaldınız yahu?” dediler. Baktım, Emre Esra’nın yanına uzanmış, ama Esra çok sokulmadan oturuyorlar. Emre ile göz göze geldik, ona tamam bu iş der gibi işaret çaktım.

2 saat süresince hem şarapları yuvarladık, hem de benim çapkınlıklarımdan, onların bir iki farklı tecrübelerinden filan bahsettik. Esra’nın Fransa’da birkaç erkek dostu olmuş, ama çok özel bir şeyler yaşamamış, Ayça benimle olan ilişkisinden başlayıp Kanada’da evli bir adamla yaşadığı ilişkiyi, daha sonra da Emre ile olan evliliğini ve Emre ile bir iki grup seks tecrübelerini anlattı.

Ayça, “Saat 3 olmuş, ve ben artık üşüdüm.” diyerek içeriye geçmeyi önerdi. Ben Ayça’yı elinden yakalayıp kaldırdım, Esra hafif kıskançlıkla gözlerimin içine bakarken, ona da elimi uzatıp kaldırdım. Emre kadehleri ancak alabildiğinden, ben kızları sağıma ve soluma alarak Villaya doğru yöneldik. Emre arkadan sesleniyordu, “Üstat hep ballısın sen!” diye. İçeriye geçtiğimizde ben odamı sordum. Ayça, “Yukarıyada, soldan ikinci oda.” dedi. “Bana göre bir şeylerin var mı Emre, şort, boxer her hangi bir şey olur.” dedim. “Var üstat, ben de üstümü dokunuşayım rahatlayalım, gel benimle.” dedi. Ayça da Esra ile peşimizden geldi.

Ben üstümü değiştirirken telefonum çaldı. Kim bu saat’te derken baktım ki Japonya’da tatilde olan ortağım Tamer arıyor. 10-15 dakika kadar konuştuk, benim bir iki özel Gurme yiyecek isteğim vardı, onun için aramış. Telefon dolayısı ile oyalanınca, çabuk edip kapıya yöneldiğimde, Esra’yı banyodan yeni çıkmış ıslak saçları ve Yavruağzı renkli bir Babydoll içinde gördüm. “Muhteşem görünüyorsun!” diyerek dudağına bir öpücük kondurdum. “Yemekten beri sana yakınlaşabilmek, yalnız kalabilmek için çırpınıyorum! Altta çok oyalanmayalım ne olur, yukarıya çıkalım.” diye ilave etti.

Merdivenden indiğimizde Ayça ve Emre alt alta üst üste sevişiyorlar, gözleri bizi dahi görmüyordu. Esra, “Hadi biz yukarı çıkalım.” derken, biz Emre ve Ayça ile göz göze geldik. Biz yukarı çıkıyoruz işareti yaptım. Emre başıyla onayladı. Odaya çıkarken, SMS ile Emre’ye “Bir saat sonra sizde yanımıza gelin.” mesaj gönderdim.

Odaya girer girmez Esra dudaklarıma yapışıp dilini ağzıma sokarak bana emdire emdire öpüşmeye başladı. Öpüşerek geri geri yatağa doğru geldik ve yatağa düştük. Tez bir hareketle Esra üstündekileri ve benim boxerı çıkardı. Sikime öyle bir yapıştı ki, sanırsınız çok uzun senelerdir yarak yememiş, azgınlıktan can veriyor. Sikimi bütün dibine kadar yutuyor, asla elini kullanmıyordu. Bunu görünce usulca, “Fransa’da bu işin de master’ını yapmışsın.” dedim güldü. Gerçekten öpüşmesi de, saksosu da Stil’di.

Birkaç gündür seks yapmadığım için spermlerim full dolu Esra nın ağzına boşalmak için bekledim. Ağzını sikime öğle hoş sokup çıkarıyordu ki, boğazına ve ufak diline dokunan sikimin başı acayip sertleşmiş ve kocamanlaşmıştı. Çok geçmeden tazzikle ağzına boşaldım. Esra kasılmalarım bitene kadar saksoya devam edip, ne var yok hepsini yutup banyoya gitti. Ağzını çalkalayıp geldi, yanıma uzandı. Ben direk Portakal kocamanlığındaki göğüslerine yumuldum. Göğüs uçları pembe ve çok kocaman sertti. Sanki o göğüslerin tümünü ağzıma sokabiliyordum. Buna bayılırım. Esra da buna bayılıyormuş meğerse.

Esra’yı çevirip ben de onun o muhteşem bal kutusu amcığına dilimi değdirmeye başladım. Ama henüz yalamıyor, minik dil darbeleri ve üflemeler ile onun irkilmesini kasılmasını sağlıyordum. Git gide dilimin tamamını o daracık pak amcığa sokup çıkarmaya başladım. Esra yüksek sesle inlemeye başlamış, altımda yılan gibi kıvranıyordu. Birden onu ters çevirip surat üstü yatırdım. Bacaklarının üzerine oturup arkadan o daracık, sıcacık, amber kokulu amcığa tek hücumda sikimi soktum. Derin bir “Ohhhhhhhhhşş…” sesi çıktı. Tüm ağırlığımı Esra’ya verip, uzun saçlarını havalandırıp ensesini hafif hafif ısırmaya, kulaklarını tümden ağzıma alıp yalamaya, ritimli bir biçimde de arkadan ağırlığımla beraber sikimin tümünü çıkarıp sonuna kadar sokmaya devam ettim.

Esra çarşafı elleriyle sıkıyor, yastığı dişliyor, arada da geniş geniş “Ohhhhh…” diye inliyordu. Birden içinden çıkıp Esra’yı çevirip kendim sırt üstü yattım. Esra oyalanmadan sikime oturdu. Ama ne oturma. Sikimin tümü amına girsin diye bacaklarını ayırıp, taşaklarıma kadar oturup kalkıyordu. Bu süre de en az 3-4 kere boşalan Esra birden sikimden inip domaldı. Ben de arkasına geçip kasıklarına vura vura arkadan Esra’nın o daracık amına girip çıkmaya başladım. Boşalacağımı hisseden Esra, “Sakın çıkarma, korunuyorum! Ah, Ohh, Devam!” diye diye hem beni hem kendisini orgazma eriştirdi.

Esra ile öylece uzanıp kaldık bir süre. “Sen nasıl bir erkeksin Cenk?” diye diye sikimle oynuyor, kıllı göğsümü okşuyor, memelerini ağzıma veriyor, dilini ağzıma sokup beni yutuyordu. Ben, “Banyoda azıcık arınılalım.” dedim. İkimiz birden duşa girdik. Ayak üstü bir birimizi okşayarak arınıldık. Odaya tekerrür girdiğimizde, yatakta Ayça’yı, üzerinde bir havlu ile uzanmış gördük. Ben Ayça’nın yanına uzandım. Esra da benim değişik yanıma uzandı. Ayça Esra’ya, “Nasıl, dediğim kadar varmıymış tatlım?” dedi. Esra ise, “Fazlası var kuzen, şimdi senin neden ara sıra Cenk diye sızlandığını kavradım!” diyordu. Esra sigara içmek istedi. Ben odada içmemesini, en sevmediğim şey olduğunu söyledim. Ayça da, “Emre de sigara içtiği için altta kaldı, yanına git, için sigaralarınızı!” dedi. Esra sigara alıp alta indi. Ayça bana dönerek, “Seni çok özledim Cenk!” dedi.

Az sonra Ayça’yı kucağıma almış çılgınlar gibi sevişiyorduk. Ben altta, Ayça üstte, 69 pozisyonuna geçtik. Ayça’nın amcığını yalayıp öpmüyor, sanki ısıra ısıra yiyordum. Gözüm Ayça’nın göt deliğine takıldı. Genişlemiş ve kayganlaşmış olduğunu fark ettim. Ayça beni yalayıp yutarken, “Emre ile azıcık evvel sanırım anal seks yapmışsınız?” diye sordum. O da, “Yok, Emre anal seks sevmiyor, benim ise biliyorsun eskiden beri güzelime gider, kendiliğimi rahatlıyorum!” dedi. Ayçayı çevirdim, dört ayak domaltıp götünü iyice yalamaya, parmaklamaya başladım. Ayça, “Mmmhhh, bu zevki unutmuşum nerdeyse!” diye kalçalarını sallıyordu.

O pozisyonda kalktım ve Ayça yatakta, ben yere inmiş olarak ayakta Ayça’nın göt deliğini alıştırmaya başladım. Az sonra zorlanmadan başını aldı. Birkaç saniye sonra ıkınarak sikimin tümünü götünde kaybetti. O inliyor, haykırıyor, ben de sert bir biçimde Ayça’nın götüne taşaklarıma kadar sokup, şap şap sikiyordum. Bir süre sonra baktım, Emre ve Esra içeri girdiler. Esra direk yanıma gelip beni öpmeye başladı. Emre ise Ayça’nın ağzına sikini uzatıp saksoya başlattı.

Ben, “Muhteşemsin Ayça!” diyerek köklemeye devam ettikçe, Esra kulağıma eğilip, “Bir de benim kara kutumun tadına bak bakalım, hangisi daha lezzetliymiş!” diyordu. Ayça inleye inleye orgazm oldu. Ben ise boşalmamış olarak kazık gibi sikimle Esra’ya dönüp, onu ayakta ters çevirip komidine dayayıp, yeniden arkasından amcığına sokmaya başladım. Ayça bana seslenip, “Aşk olsun Cenk, o spermleri bu gece ben istiyorum, gel yanıma!” diyor, ama Esra bana vazgeçmiyordu. Kendisini geriye doğru yaslayıp, bana, “Boşalacağın zaman çık ve Ayçaya boşal bari, beni yarım vazgeçme!” dedi.

Esra daha beni fazla tanımadığından, ne kadar uzun süreyle boşalmadan sikebildiğimi öğrenmeden konuşuyordu. Esra fazla dayanamadı ve yarılırcasına orgazm oldu. Ben Ayça’nın götüne tekerrür sokarken, Emre seslenip, “Üstat nasıl bir zevk bu göt sikmek? Ben bir cinsli kavramıyorum!” dedi. Esra da Emre’yi çağırıp, “Gel buraya, kaç gündür beni istediğini biliyorum, Ayça ablama ve Cenk’e dua et, yoksa beni düşünde görürdün!” deyip Emre’ye sakso sürükleyerek onu sertleştirmeye başladı.

Ben 10-15 dakika sonra Ayça’nın götünden çıkarıp amına soktuğum sikimi azıcık daha gidip geldikten sona Ayça’nın içine boşalttım. Ayça öyle bir zevkle bana sarılıyor ve sıkıyordu ki, Esra kıskançlıkla Emre’ye daha iyi muamele etmeye başladı, Emre’yi yatağa itip üzerine çıktı. Süratle sikinin üzerine oturup kalkıyor, bir yandan da Ayça ve bana nispet yapıyordu. Emre böğüre böğüre Esra’nın içine boşaldı. Esra bu kadar erken boşalan Emre’ye kızıp banyoya girdi. “Yuh be birader 10 dakikada neden boşalıyorsun?” dedim, “Ne yapayım çok tahrik oldum!” dedi.

Ben banyoya gidip Esra’nın yarım kalan zevkini tamamlamaya karar verdim. Esra lavaboya eğilmiş suratını deviriyorken eğilip azıcık evvel yıkandığı muhakkak olan amcığını ve götünü yalamaya başladım. Azıcık sonra kalktım ve musluğu açıp Esra’nın kafasını syatıl altına soktum. İyice rahatladığına emin olduğum anda Esra’nın arkasından amına sokup sokup çıkarmaya başladım. Esra’nın kafasından sular süzülüyor, dizleri nerdeyse çözülmeye başlamış, yere yığılıyordu. Klozete oturdum ve Esra’yı ters çevirip, duraksız tek hücumda götüne soktum. Banamısın demedi. Sadece kollarımı sıkışından kavradığım kadarıyla canı yanmış, ama muhakkak da etmiyordu. Esra hiç duraklamadan sikime oturup kalkıyor, koca yarağım o daracık göt deliğinde kayboluyordu.

Esra birden kalktı ve beni sürükleyerek odaya götürdü. Yatağa uzanırken Ayça ve Emre alt üst olmuş sikişiyorlardı. Esra, kavradığım kadarıyla Ayça ablasına bak göt nasıl verilir diye nispet yapacaktı. Esra gerçekten fantastik kıvraklıkla götünü oynata oynata beni içine alıyor, ben diplemeye girerken o kalçasını kasıklarıma sertçe ittiriyor ve çıkan ses ile hepimiz tahrik oluyorduk. Esra birden Emre’yi çekti ve sikini ağzına aldı. Emre az sonra beni ittirip Esra’nın götüne girdi, “Bakalım nasıl bir şeymiş bu…” diye diye Esra nın götünü sikmeye başladı.

Ayça’nın orgazmı yarım kalmış ve Emre’ye de kızmalı bir tonla haykırıyordu, “Orospu çocuğu, benim götümü sik diye dilendim oralı olmadın, taze götü görünce sikiyorsun, alacağın olsun!” dedi. Ben Ayça’yı sırt üstü yatırıp bacaklarını omzuma aldım. Belini iki büklüm yapıp bacaklarını kafasına kadar ittirip çok sert bir biçimde Ayça’nın amına girip çıkmaya başladım. Ayça inadına haykırıyor, “Sik beni erkeğim, ilk günlerimizdeki gibi, haykırdıra haykırdıra, kanırta kanırta sik!” diyordu. Bunu dinleyen Esra ve Emre daha da süratlenip, çılgınlar gibi sikişiyorlardı. Emre hırlaya hırlaya, Esra çığlık çığlığa boşaldılar. Hepimiz harap bir halde yatağa yığıldık. Uyuyumaya karar verdiğimizde, saat sabah 5 olmuştu…

Bir yanıt yazın

mozaka.com maltepe escort ataşehir escort kadıköy escort anadolu yakası escort ümraniye escort şerifali escort atasehirescortlari.com ataşehir escort ümraniye escort kadıköy escort göztepe escort bostanciescort34.com kadıköy escort pendik escort kurtköy escort seks hikaye ankara escort kartal escort bostancı escort kadıköy escort escort bayan istanbul escort