Haceri’mi Sikmeye Günübirliğine Türkiye’ye Gittim
Ben burada Gurbette, Hacer’im Memlekette, hasrettik birbirimize. Çok da özlemiştik birbirimizi. Hacer orada, ben burada düz duvarlara tırmanıyorduk. Birbirimizle görüşürken dahi boşalıyorduk, değil değmek, sesimiz dahi yetiyordu azmamıza. Dayanılmaz hal almıştı hasretlik. Hacer’imi görmem, ona değmem gerekliydi. Hacer’im de aynı vaziyette diye düşünüyordum. Aman ne olursa olsun! deyip, Hacer’ime sürpriz yapmaya karar verdim. Günübirliğine Türkiye’ye gidecektim.
Uçakta hayaller kuruyordum, tasarılar yapıyordum, nasıl yapsam da Hacer’imi doruklara eriştirsem diye. Biliyordum, karşılaştığımızda düşündüklerimin hiçbirini hakikatleştiremezdim. Seks’in, hele azmış iki şahsın, hemde hasret olunca, rotası, tasarıyı, düşünülmüşü olmaz. Havaalanına iner inmez aramayı düşündüm, ama bıraktım, sürpriz yapmak çok daha cümbüşlü olacaktı. Direk ona gitmek, çat kapı yapmak çok iyi gelecekti Hacer’ime, buna emindim. Kapının önüne gelince, elim ayağım kesilmiş, yarağım taş gibi olmuştu, coşkum doruktaydı. Coşkudan terleyen titreyen ellerimle zili çaldım. Çok beklemeden kapı açıldı. Hacer’im beni beklemediğinden, çok sıradan ev giysisiyle kapıyı açtı. Hoş dudaklarından, “Aaa Aaaaaaaaaaa!” sesi yükseldi ve ben o dudakları dudaklarımla kapadım. Benzin gibi birden parlamıştı herşey.
Hacer’imin üzerindekileri bölmüştüm, onu anımsıyorum, biranda üryan kaldı zira. Dudaklarından göbeğine, oradan amına inmiş, emiyordum, yalıyordum, çölde susuz kalmış Bedevi gibi. Hacerimin, “Aşkım, birtanem!” sesleri beni çıldırtıyordu, doymuyordum ıslaklığına. Amına neredeyse dilimin tamamını sokmuştum. Parmağımla da arkadaki minik kara deliğini keşfediyordum. Hacer’imin sesi soluğu kesilmeye başlamıştı. Ben de patlamak üzereydim. Artık Hacer’imin içine girmeliydim, onca yoldan ona tohum getirmiştim, ekmeliydim. Ama, zevkini, tadını çıkarta çıkarta, Hacer’ime de zevkin en hoşunu yaşatmalıydım. Islak amından göbeğine, oradan da göğüslerine çıktım, aç Bebeler gibi emdim birbir uçlarını, pembeden koyu pembe oldu renkleri. Ağzıma tatlı tatlı akışkanlar gelmeye başladı. Bu beni dahada azdırdı, alttan benim yarak ritim yakalamaya başladı, tüm damarlarını hissediyordum.
Hacer’imin dudaklarını dudaklarımla tutuklayıp, sıcacık, ıslak, ‘Hadi!’ diyen amının ağzını da benim yarak öpmeye başladı. Sabredebilmek güçleşmişti, zati beni dinleyen yarağım da yoktu artık, usul usul içine giriyordu, her noktasını seziyordum, ateş gibi, kıpır kıpır ve ıslak Hacer’im beni içine alıyordu. Kopmuştuk dünyadan, iniltiler, haykırmalar artık dinlenecek yükseklikteydi. Aman, bu zevke dinlenirse dinlensin! Hacer’im boşaldı. Beni mest ediyordu onun boşalması, suratının pembeliği, yanaklarının kızarması, dudaklarının büzülmesi, dilinin dışarı çıkması. Hacer’im birdaha doruklara çıkmaya başladı, “Hadi sen de, sen de boşal içime, hadi!” diye inlemeye başladı. Onca hasretliğe, bunca hoş an’a, katlanma eforumun fazla olmayacağını öğreniyordum zati. Hacer’im, “Boşal! Ben geldim! Sen de gel!” deyip dudaklarımı emmeye başlayınca, ben de vazgeçtim. Hacerimin amı emiyordu sanki yarağımı. Boşalmışlığın rahatlığıyla tekerrür tekerrür öptüm, sarıldım Hacer’ime.
Hacerim kendine kazanç gelmez beni üzerinden itti. Daha, “Ne oluyor?” demeden, az evvel amına boşalmış, amının ve benim tohumlarımla ıslanmış yarağımı ağzına aldı. Hacer’imin amı sıcaktı, ama ağzı da sıcaktı. Sanki özlemini anlatıyordu, dudaklarıyla, diliyle. Bazen dişleriyle yarağıma masaj yapıyor, bazen diliyle şeker gibi yalıyor, bazen gırtlağına kadar değdirip emiyordu. Zati dudakları değer dokunmaz taş gibi olmuştu yarağım. Sevincini çıkartıyordum Hacer’imin yarağımla Dans’ının. Ama hasretlik vardı. Yeniden damarlarım tık tık atmaya başlamıştı. Hacer’im de burnundan soluyordu. İyice nemlendirip yarağımı, üzerime çıktı. Amının sıcaklığını dinleyeceğim diye sevinirken, indi üzerimden, domaldı önüme. Bacaklarının arasından elini uzatıp, tık tık atan yarağımı tuttu, amına bir iki sürdü. Kaptan Hacer’imdi, hangi rotadan gitmek isterse oradan gidebilirdi. Yarağımın başı pırıl pırıl olmuştu. Kalçalarının arasındaki minik kara deliğe yarağımın başını yasladı…
En sevdiğim pozisyonda, o müthiş kalçalar gözümün önündeydi. Delirmiştim, düşünmeden direnmiştim tüm eforumla. Daracıktı Haceri’min göt deliği. Belirli ki özlemişti, ama ağzından bir Ahhhh da çıkmadı değil, acımıştı belki de. O şekilli sırt, bardak kıvrımı bel, müthiş kalçalar ve daracık, sıcacık götdeliği beni çıldırttı. Sabretmeye gerek yoktu, Hacerim de kasılıp gevşiyordu, sanki götüyle yarağıma masaj yapıyordu. Boşalmaya başladım! Hacerim de boşalıyordu. Yarağım sanki götü tarafından emiliyordu. Dizlerimizde derman kalmamıştı saldık kendimizi…
Hacerimi çok seviyorum, ona tapıyorum, sikmeye doyamıyorum! Ah birde aramızdaki uzaklık olmasa!
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.